• slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
Pütge (ÇAYÖREN) Gurbet Yolculuğu

Köyümüzün arazi yapısı dağlık ve verimsiz olduğundan ekonomik yönden kendine yetmeyen bir yapıdadır.  Bu bakımdan geçimini sağlamak, hiç değilse muhannete muhtaç olmadan ailesinin rızkını tedarik etme uğruna bazen çok uzak şehirlere doğru yollara düşmüşlerdir.

 

Anlatılardan anladığımız kadarıyla atalarımızın çok meşakkatli ve uzun bir yolculuktan sonra ilk çaldığı ekmek kapısı Romanya’nın bugünkü Moldova sınırına çok yakın, Çayören’e çok uzak(yaklaşık 2000 km.)İrbail (Braila) şehridir. İrbail’e yolculuk köyden yaya olarak Giresun’a, oradan kayıklarla açıkta bekleyen vapura aktarılıyor, vapurla deniz yolu ile gidiyorlarmış. Sonra Samsuna liman yapılınca buraya yönelmişler. Samsuna yaya veya hayvan kiralayıp gider dönerlermiş. Samsuna taşımacılık yapanlar gidiş dönüşlü yolcu bulabilirlerse işi çok iyi derlermiş. Hatta halk arasında iki başlı samsun kirası diye bir deyim yaygınlaşmış. Dedelerimizin anlatılarına göre çok verimli olan bu topraklara ırgatlığa giderlermiş. Hasat zamanı tırpanla ekin ve ot biçer,  harman işlerinde çalışır tarım sezonu bitince de kazandıkları paralarla ihtiyaçlarını alır, tekrar Pütge’deki ailelerinin yanına dönerlermiş. Lakin İçlerinden dönemeyenler de olmuş. Örneğin: Sadık Seyrangah’ın Zıyada lakabıyla maruf ebesi İsmi Han’ın babası Ömeroğlu Osman İrbail’de, Hocagil sülalesinin ÇAYÖREN ’deki ilk atası olan Arguvanlı Süleyman’ın kardeşi Abidin köye dönerken Eyüp Sultan’da ölmüş ve mezarları da öldükleri yerde kalmış.

 

  Balkan savaşlarında bu topraklar Osmanlının elinden çıkınca buralara gidemeyen köylülerimiz özellikle Cumhuriyetin ilanından sonra ekmeklerini İstanbul’da kazanma yollarını aramaya, hatta yerleşmeye başlamışlardır.  Çavuş İmam,  Gadar Hasan, Bekir Mamo, Leyligilin Ahmet, Mustuğun Çakıcı Mehmet İstanbul’a ilk yerleşenlerdir. Gadarlardan asıl ismini bilmediğim korkmaz da İstanbul a yerleşmiş. Onun hanımı Osmangilin kızı eleymiş. Korkmaz’ın köydeki tarlalarını bir kısmını dayım Mehmet Özkan, Kavak dibi mevkiinde ki tarlasını da Çavuş Aşur almış. Köseli İbiş ( Neney’in Veli’nin amcası) İstanbul da muhtar imiş. Sulteygilin Garip de 1944 yılında İstanbul a göçtü. O göçerken oğlu Cafer Maytap Kore’de askerdi. O askerden dönünce köyde kaldı. Bizim zamanımızda Bekir Hasan İstanbul a yerleşti.

 

İstanbul’a ilk gelen köylülerimiz faytonculuk, sakacılık yapmış ve diğer bazı işlerde çalışmışlardır. Örneğin; Köseli İbiş’in ve Çavuş İmam’ın muhtarlık, Ali Çiftçi Hasan Faytonculuk, Hacey Musto, Kaburo Yusuf, Cafer BAL sakacılık, Çakıcı Mehmet ( Kara Ahmet’in KAYTAN amcasının oğlu) kahvehanecilik, Balı Mehmet, Daho Süleyman ve Mehmet Ağa LİON mağazasında Gıbıç Hüseyin Beyoğlu’nda garajda…… Köseli Hüseyin Kâğıthane’de bir okulda müstahdem olarak çalışmışlardır. Topalali’nin Abidin ayakkabı boyacılığı ve kahvehanede ocakçılık, Gaççeyin Garip sütçü yamaklığıve Piro Mahmut bakkal çıraklığı yaptıktan sonra Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde müstahdem olarak görev yapmışlardır. Ahmet seyrangah s.s.k. Okmeydanı hastanesinde bekçilik yapmıştır. ,kata Ahmet çorap ustası olarak, Katerli Solmaz lokanta işletmeciliği, GıbıçAşur Ankara’da bekçilik yapmıştır. Bu nesil Feriköy’de bekâr odalarında kalırlarmış. Bir süre sonra bilmediğimiz bir nedenden dolayı bir kısmı Yemiş İskelesinde hamallık yaparken,  diğer bir kısmı da garajlarda çalışmaya başlamışlar. Yemiş iskelesinde çalışanlar Eminönü’nde mülkiyeti Vakıflara ait… Bir binada bekâr odasında, Garajlarda çalışanlar da garajda veya arabaların içinde yatarlardı. Hatta yanlarında birçok köylüsünü de yatırırlardı. Bu dönemlerde bazı şahıslar akşamları ortak yemek pişirip köylülerini başına toplar özellikle gençlerin İstanbul un derbeder hayatına dalıp dağılmasını önlemeye çalışırlarmış.  Gıbıç Hüseyin ve Gadar Süleyman bilinen isimlerdir.  Elverişsiz çalışma koşulları ve yetersiz beslenme bu işlerde çalışanlarda kalıcı hastalıklara neden olmuş ve tamamına yakını erken yaşlarda vefat etmişlerdir. İstanbul a ilk yerleşenlerden çavuş imam Ferik köyün muhtarı imiş. Yetkisi ve etkisi yüksek olacak ki pütgelilere gelin buralarda üzerinize araziler tapulayayım. Burada kalın dermiş. Bizimkilerin aklı köyde……

 

.İstanbul a yerleşenlerin hepsinin hanımları bizim köylü değildir. Buda gösteriyor ki köylülerimiz kışın İstanbul a gidiyor yaz gelince hanımının ve çocuklarının yanına köyüne dönüyor. İkinci dünya savaşı yıllarında ekonomik durumları iyi olan birçok köylümüz İstanbul’da bulunan varlıklarını satıp köye dönmüşlerdir. Bir anlamda savaş korkusundan baba topraklarına sığınmışlar.

 

1960’li yıllarda ekmek kapısı   –acı vatan- Almanya olunca yeni cazibe merkezi bazı köylülerimizi kendine çekmiştir.  Dayo’nun Mustafa GÜZEL Polat Mustafa,  Çomo Hasan, Kata Derviş, Hasan ÇAKMAK, Haydar SOLMAZ aileleriyle birlikte. Almanya ya yerleşmişlerdir.

 

 1970’li yıllara kadar mevsimlik olarak büyük kentlere gidip dönen köylülerimiz yetmişlerden sonra İstanbul’a ve Ankara’ya yerleşmeye başlamışlardır. Ankara’ya ilk yerleşen Gıbıç Aşur’u Gaççey Garip, Galip TOP, Ahmet BAL, Mehmet TÜRKAN ve Daho Hüseyin takip etmiştir.Pütge1970- 1986 arasında o kadar yoğun göç vermiştir ki; adeta köy insansız kalmıştır.

 

 Köyümüzün gurbet macerası uzun süre böyle devam etti.

 

 Halen istikbalimizi büyük bir dünya kenti olan İstanbul da kazanıyoruz. Köylülerimizin yüzde doksanı bu kentte yerleşmiş durumdadır. Şimdi çok şükür çocuklarımız okuyup meslek sahibi. İş sahibi. Mülk sahibi oluyorlar.  Daha da iyi olacakları kanaatindeyim.

 

Yazılı herhangidir metin olmadığı için köyümüzün gurbet yolculuğu hakkında büyüklerimizden duyduğum ve benim bildiklerim bunlarla sınırlı.,

DAHO HÜSEYİN ÖZKAN



Murat Uçan
Okunma Sayısı: 377


18.225.55.151








YAZARIN DİĞER YAZILARI

Divriği Çayören Köyü Yardımlaşma Derneği

© Copyright 2021  V4.1 Tüm Hakları Saklıdır. | Dernek Sitesi | Köy Sitesi


Top